27 Mayıs 2013 Pazartesi

BEN KENDİMDEKİ SENLE BERABERİM, SENDE SENDEKİ BENLE BERABERSİN!...

Aslında bir çok zaman siz farkında olmadan bedensiz yaşıyorsunuz. 
Bedenin farkında olmaksızın. Düşünürken araba kullanırsın ama bambaşka alemlerdesindir. 
Bütün gördüğünüz herşey, içinde yaşadığınız dünyanız, asla ve asla bir dış dünya değil, beyninizin içindeki bir hayal dünyası. Çünkü dışarısı dediğimiz bir ortamdan Işık dalgaları gözünüzden geçerek beyninizin içinde bir elektrik frekansı elektrik dalgası olarak yerini alıyor, ve bu elektrik dalgasıda beynimizin içinde görüntü meydana getiriyor. Nasıl geceleyin uykuda rüya görüyorsanız, o gördüğünüz rüya anında dışarıyla hiç alakanız yok olay tamamen beyninizin içindeki bir görüntü olduğunu, yani çok boyutlu holografik bir görüntü ortamı ise, gündüz de aynı şekilde tamamen beyninizin içindeki bir hologram dünyada yaşıyorsunuz! 
Bu dışarıda görüyorum dediğiniz herşey, gerçekte beyninizin içindeki bir hologram görüntü. Herkez için bu böyle. Ben şimdi sizleri görüyorum . Ve sizleri görürken eski ilkel şartlanmama göre sizi dışarıda ayrı varlıklar olarak dünyanın üzerinde görüyorum zannediyorum. Ama ne zaman ki ilim sahibi oluyorum, ilim bana öğretiyor ki bütün bu görüyorum dediğim şeyler sadece beynime ulaşan Işık dalgalarının beynimin içinde oluşturduğu bir görüntüden ibaret! 
Nasıl ki Avatar filminde adam sembolik olarak anlatıyordu, cihazın içine yatıyor gözlerini kapatıyor bir başka boyutu yaşıyor ama o gördüğü boyutun tamamını o yattığı yerde ki beyninin içinde görüyor. Bunun Gibi, hepimiz tamamen dışarıdan gelen enstantanelerden oluşmuş bir hologram dünyada yaşıyoruz...
Ben burdan kalkıyorum gidiyorum ama sen enstantanelerimden oluşan bir video albüm senin beyninin içinde hala beni görüyorsun düşünüyorsun ve beni hatırlıyorsun. Nerde seyrediyorsun beni? Kendi beyninin içindeki dünyanda. Doğdun andan itibaren olay hep böyle cereyan ettiği için beyninde, bunun beyninin içinde devamlı gördüğün bir dünyan olduğunu anlıyamayıp, gerçekten Böyle bi dışarıdaki dünyada yaşıyorum diyorsun ki, dışarıdaki dünyada neler olup bittiğinin asla ve asla hiçbirşekilde farkında değilsin... 
İşte onun için tasavvufta senin dünyan yalan dünyadır gerçek dünya değil, hayal dünyasında yaşıyorsun gibi anlatımlar edilmiştir. Ve bu hologram dünyana giren enstantaneler hiçbir zaman gerçek varlığı sana tanıtmıyor. O giren enstantanelerin oluşturduğu bir dünyada yaşıyorsun. O kişinin gerçekte ne duygularına vakıfsın ne düşüncelerine Vakıfsın ne hissiyatına vakıfsın ne bildiklerine vakıfsın, hiçbirşey. Sadece o an için ondan aksedenlerden oluşan bir albüm seyrediyorsun, bir video film seyrediyorsun. Yani bunu şöyle anlatmaya çalışıyorum, sanki beynimin içinde büyük bir tiyatro salonu var, o salonun arka kısmında oturuyorsun, ön sahnede bu olay mevcut, sen ordan buradakileri seyrediyorsun, veya bazen koltuktan kalkıyorsun İŞTE ŞU ANDA BENİM YAPTIĞIM GİBİ olaya müdahil oluyorum olaya karışıyorum ve birşeyler anlatıyorum! Ama bütün bunlar hep benim dünyamda benim beynimin içinde olup bitiyor... 
Bu kayıtlar beyine girdiği içinde burdan kalkıyorum eve gidiyorum burayı düşünüyorum bu kişileri düşünüyorum. Orda bunları düşünüyorum dediğim zaman senin bunlardan haberin varmı? Hayır. Ben kendimdeki senle beraberim. Sende sendeki benle berabersin. Bununla bağlantılı olarak şu hadisi söyleyeyim. Soruyorlar Resulullah'a: Ben seninle beraber olacakmıyım ya Resulullah? Kişi sevdiğiyle beraberdir diyor! 
SORU: Peki eski enstantaneler kilitlenmeye de sebeb oluyormu? 
ÜSTAD: Zaten olmuş bile. Enstantaneler dediğin şey şartlanmalar diye anlattığımız şey zaten. Seni yetiştiğin çevrede şartlandırmışlar. Ama tarikat şartlarıyla şartlandırmışlar ama sosyal şartlarla şartlandırmışlar ama başka türlü şartlandırmışlar. Neticede sen belli şeylerle şartlandığın için onun dışındakilere karşı kilitlenmişsin. Onları algılayıp değerlendiremiyorsun. Ve o şartlandığın şeylerin mutlaka terside var yaşamda. Her neyi ele alırsan onun bi terside mutlaka var. O tersi dolayısı ile de, senin yanmaların başlayacaktır. Çünkü şartlanmana ters gelen bir gerçekle karşılaştın. Karşılaşacaksın, karşılaşmama şansın yok. Şartlanman varsa mutlaka bir gün onun tersiylede bir yerde bir zaman karşılaşacaksın. Karşılaştığın zaman da yanmaya başlayacaksın... 
SORU: Peki o zaman asıl bakan neyi görüyor? Gördüklerimiz enstantaneler şekiller, asıl görülen ne? görmek diye birşey yok. Sırf şekilleri algılıyorum dünyamı yaratıyorum tamam bu belli, ama bunun altında görülmesi gereken birşey varmı? 
ÜSTAD: Var! Onu ben anlatıcam. Anlatıcam ama sen onun ne olduğunu hiç bir şekilde anlıyamayacaksın. Sende anlıyamayacaksın kimsede anlıyamayacak. Ama ben anlatacam. Çünkü senin şu zamana kadar veri tabanına soktuğun şartlanmalar, doğru budur diye verdiğin hükümler, senin beyninde yoğun kilitlenmeler oluşturmuştur. Hepinizin şu anda kendine göre o şartlanmalardan kaynaklanan yetiştiği çevrenin ananın babanın arkadaşının bilmem neyinin getirdiği sana yüklediği şartlanmalardan dolayı, ve de kendini yoğun biçimde ben bu bedenim diye kabullenmenden dolayı, daha da hakikatıyla bu ikinci beynin esareti altında yetişip gerçek dünyayı farkedememesinden dolayı, tıpkı anne karnında büyümüş ve bir hücrenin içinde dünyaya gelmiş bi çocuğun 40 sene sonra dışarıda dünya var dediklerinde dışarıda dünya yok herşey bu hücreden ibaret demesi gibi, sende bu yetişmiş olduğun ortam ve sürecin şartları ve şartlandırmaları dolayısı ile bunun ötesini ben sana ne kadar anlatırsam anlatayım, ANLIYAMAZSIN! Bunu anlaman için çoook yoğun çalışmalar yapman lâzım. 
Üstad Ahmed Hulûsi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder