25 Nisan 2013 Perşembe

Sevgili gökşenin ( kuzenimin eşi ) tavsiyesiyle çok beğendiğim bir yazı....

Bir âşık için sevgilinin yüzünü görmemekten büyük ızdırap olabilir mi?
Cemalden mahrumiyet işbu nedenle âşıkların cehennemidir. Katmer katmer hicablar ile sarmalanmış bir çehreden, dahası o çehrede ışıldayan şehlâ-nigâhın derinliğinden mahrum olmak, ne acınası bir durumdur bir âşık için! Gözlerden, aşkla, şevkle, iştiyakla bakan o kapkara gözlerden..
Peki maşuk için?
Hak için?
Hakikat için?
Hiç kuşkusuz, hicablardan ötürü maşuk da yanar âşıkıyla beraber. Keşf edip açsın da âşık cemalini görsün ister. Bakarken hakikatine ersin ve hakikatinde erisin ister. Çünkü âşıkın gözlerinde, o da bizzat kendini görmek ister! Hak, zâtını bizatihi aşkta görmek ister.
Mal mülk ahmakların, makam mevki akillerin olsun, bak, ben hep senin huzurundayım, divanen olarak. Uğruna aklını terketmiş olarak, belki yalınayak, belki çırılçıplak. Hadi, kaldır şu yüzünden hicabını da naz etme ey sevgili, bir kez olsun, çevir yüzünü de bak şu mecnûnuna!
Böyle der ve ağlar âşık! Bir ömür boyu. Başkalarının cennetinde yaşamaktansa kendi cehenneminde kavrulmayı göze alır.
Sevgiliyse, cilvesini sürdürür ve kibriyasından hicabını kaldırmaz, zira âşıkının gözlerinde değil, gözyaşlarında seyretmek ister kendisini, zâtıyla değil, esmâsıyla.
Aşıkların göz pınarı işte bu yüzden hiç kurumaz.
Gözyaşlarının herbir damlasında bir isim tecellî ettiği için kurumaz.
Özüm gereği bu dünyaya muhalifim ben. Çünkü ahmakların cennetinde yaşamayı bile isteye reddediyorum! Ahmakların cennetinde kahkaha var, âşıkların cennetindeyse hüzün.
Hüzünle soruyorum o halde:
Ey sevgili, n’olur cevap ver, niçin ısrarla beni benden gizliyorsun?


Dücane Cündioğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder